top of page
  • cangulerbensu94

Hafta 4 - Zihnimizin içinden çıkmak, gerçek dünyda yapmak istediklerimiz



Zihnimizden geçenleri iletişim kurduğumuz insanlar anlasın isteriz. Konuşmadan anlaşmak çoğumuzun hayalidir. Ben aslında kendimi tanıtmak için hep neşeli ve konuşkan kelimelerini kullanırım. Ama biraz geç fark ettim ki insanlar beni böyle görmüyor. Çünkü benim olduğum kişi ile gösterdiğim kişi aynı değil. Üniversiteye geçene kadar insanlara gerçek Bensu’yu gösteremedim. Bu yüzden gerçek kişiliğimi bilmeme rağmen ‘’sessiz kız’’ kalıplarıyla yaşamaya alışmak zor oldu. Bu insanlar kimden bahsediyor? Bu söyledikleri kişi ben değilim diye düşünüp durdum. Ben çok gülen, abartılı duyguları olan, her şeyi heyecanlı anlatan biriyim.


Peki herkesin tanıdığı o sessiz kız kimdi?


Evet o sessiz kız benim herkese gösterdiğim maskemdi. Ve bu şekilde olmasını ben istemiştim. Çünkü dış dünyaya karakterimizin yüzde kaçını göstereceğimizi biz belirliyoruz. Ama yine de bundan şikayet etmeye de devam ediyoruz. Hayatımızın paradoksu işte tam burada başlıyor.


Zihnimi kurcalayanlar


Kaç yaşımıza gelirsek gelelim, kimlik bunalımımız bitmez. Şu an ne yapıyoruz? Kim olmak istiyoruz? Çünkü hayat daima kendini bulma yolculuğudur. Bu aynı zamanda hayat amacımızı bulmakla doğru orantılı ilerler çünkü kendimizi birçok etikete hapsetmeden önce hayat amacımızı bulmamız olanaksızdır.


Hangi kimlikleri üzerinizde taşıdığınızı düşünün. Ben kız evlat oldum. Öğrenci oldum. Birinin en yakın dostu oldum. Şimdi ise her şeyden uzakta bir yazar olmaya çalışıyorum. Bazen yazarlığı abartıyorum. Filozof oluyorum. İşte o zaman hayat bu kadar düşünmeye değmez kendine gel diyorum.


Hayatım boyunca yüzlerce kez yaptığım her şeyi bırakıp ben kimim? diye sormuşumdur. Bu insanlığın en genel var olma sorularından biridir. Hepimiz kendimizi az çok tanırız. Ama çoğumuz olduğu kişiyle olmaya çalıştığı kişi arasında gidip gelir.O yüzden ben, Ben kimim diye sormadan önce bu sorunun ‘’gerçekten’’ kelimesini eklerim.


Gerçek kimliğimizi uzun süre bulamasak bile her zaman oradadır. Pandemi ile birlikte hepimiz sıklıkla görüştüğümüz insanlardan uzaklaşınca hayatımızdaki dengeleri yeniden gözden geçirmek zorunda kaldık. Artık 2020’nin başındaki o kişi değiliz ve kesinlikle arkadaşlarımla buluştuğumda beni de onları da büyük bir süpriz bekliyor. Çünkü kaldığımız yerden devam etmeyeceğiz. Aşama atladık. Ve aynı zamanda da büyük bir oranda değiştik. Yani lafın kısası İnsanların benim sessiz, ukala ya da asosyal olduğumu düşünmesi beni ilgilendirmez. Çünkü ben kendimi herkesten daha iyi tanıyorum.


Bizler insanlara karakterimizin sadece istediğimiz kısımları gösterirken onların bizi yargılamasına sessizce izin veriyoruz. İşte hayatımızın asıl karmaşası burada başlıyor.


O yüzden önce şunun farkına varmalısın diyorum kendime, insanlara göstermek istediklerin senin elindeyken neden onların senin hakkındaki varsayımlarına bu kadar takılıyorsun. Çünkü herkes sadece kendi penceresinden bakar hayata. Zihnin bir hikaye yazıyor ve seni ona uymak zorunda bırakıyor. Zihin olayları eşleştirmeyi çok iyi becerdiği için. Önceki deneyimlerinin sonuçlarıyla seni yine aynı şeylerin yaşanacağına dair çok ikna eder. Yeni şeylere başlamayıp hep aynı şeyleri yapmamamızın sonucu, hayalkırıklığından kaçınmaktır.


Konfor alanı


Geçen hafta hayatımın en yoğun haftasıydı. Yeni bir projeye başladım ve otomatik olarak çalışma saatlerim arttı. Yumi’s cells kore dizisi de tam bu yoğun zamanımda zihnimi dağıtan kurtarıcım oldu. Yumi’s Cells benim burada birkaç haftadır anlattığım zihnimiz ve onun kendi dünyasının çevresinde ilerliyor. Zihnin dev oyun diyarında geçen dizide, zihin hücrelerimizin bizi nasıl yönlendirdiğini iki kişinin hayatına girerek izliyoruz. Nasıl aşık oluyoruz? Karnımız acıkınca zihnimiz nasıl tepki veriyor?


Dizide zihnimizdeki bazı hücrelerin çalışmaması durumunda nelerle karşılaşıyoruz gibi konuları yarı animasyon yarı drama şeklinde harmanlanmasını izliyoruz. Ve Yumi’s cells’i izlerken o kadar çok güldüm ki çünkü zihnimizin içinde yaşanan kaosu yumuşatarak anlatıyor. O sinirlendiğim anların, açlık krizlerinin, zihnimin beni saçma fikirlerle doldurduğu anlara bakınca demek böyle oluyormuş dedim. Dizi kafamın içinde olanlara ‘’daha sevimli’’ yönden bakmamı sağladı. İlk bölümleri izledikten sonra herhangi bir şeye endişelendiğimde, kesin endişe hücresi konuşuyor diyorum ve sakinleşiyorum. O yüzden hemen başlamanızı tavsiye ederim.


İlham veren zihinler


Bugünün ilham veren zihni köşesinde 2012’deki ‘’içedönüklerin sessiz gücü’’ Ted konuşmasını tekrar tekrar dinlediğim Susan Cain’i ağırlıyoruz. Cain extrovertlerin daima ön planda olduğu dünyamızda introvertlerin güçlerini nasıl ortaya çıkarabileceğini esprili bir üslupla anlatıyor. Introvert diyince aklımıza sınıfın bir köşesinde kitap okuyan ve arkadaş canlısı olmayan kişiler geliyor. Ama artık bu klişeyi yıkmamızın zamanı geldi. Çünkü introvert kişilerin fantastik filmlerden daha sürükleyici ve eğlenceli bir zihin yapısı vardır. Susan Cain’in konuşmasından yola çıkarak içedönüklerin sessiz güçlerine daha yakından bakalım.


İçedönükler yüksek derecede yaratıcı motivasyona ve dikkate sahiptir. Böylece işler ne kadar karmaşık olursa olsun odaklanmaları ile her şeyin üstesinden gelebilirler. Wharton Okulundan Adam Grant’ın araştırmasına göre Introvertler odaklanma yetenekleri ve bireysel güce önem vermelerinden dolayı dışadönüklerden daha iyi liderlik yapabilirler. Çünkü introvertler herkesin içindeki yaratıcı fikirleri ortaya çıkarmasına izin verir. Ve bu yaratıcı fikirleri alıp büyük bir takım çalışmasına dönüştürür.


Introvertler fikirleri paylaşmakta ve onları çoğaltmakta da oldukça iyidir. Bu da introvertlerin üretkenlik olarak da verimli olduğunu gösteriyor. Introvertlerin yalnız kalmaktan hoşlanmalarının önemli bir nedeni yaratıcılıklarını beslemektir. Susan Cain yaratıcılığın en önemli bileşeni yalnızlıktır diyor.


İçedönükler derin düşünce insanlarıdır. Bu sebeple de çözüm odaklı çalışırlar. Sessiz gibi göründüklerine aldanmayın çünkü tahmin ettiğinizden daha konuşkandırlar. Evet kendimden biliyorum. Biriyle konuştuğumda daha önceden düşünmediğim çözümleri çok kısa sürede üretebiliyorum ve bu bence biz içedönüklerin çok düşünmemiz sonucu oluşan en güçlü özelliklerimizden biridir.


**** Bu yazı Bensu Cangüler'in Substack bülteni olan ''Take Care of Your Mind' da yayınlanmıştır.





4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page