top of page
  • cangulerbensu94

Hayalkırıklığının üstesinden nasıl gelirsiniz? 6 Adımlı İyileşme Planı


Photo by Khoa vö at pexels


Duygularımı yönetmekte başarılı olduğumu düşünürdüm. Ama daha önce yaşadıklarımdan daha büyük bir duygu tsunamisiyle karşılaşınca ne yapacağımı bilemedim. Bazı insanlar söz konusu zor duygular olduğunda yola devam etmeyi ve hayalkırıklığını görmezden gelmeyi seçiyorlar. Hayat bir deneyim sahnesiyse eğer her türlü duyguyu içimizde misafir etmeliyiz öyle değil mi? Ama ben bunu yapamadım.


Kendimden beklentilerimi büyütmüş, bu işi alacağıma kesin gözüyle bakmıştım. Ama olmamıştı. O an bunun kişisel bir başarısızlık olduğunu düşündüm. Mezuniyetimden 3 yıl sonra bile hala ilk günkü gibi deneyimsiz hissettim. Kendime kattığım tüm o dersler ve deneyimler bir gecede çöp olmuştu. Bu yaşadığım en büyük hayalkırıklığıydı ve ben bir anda her şeyle mücadele etmeyi bıraktım.


Hayalkırıklığı hayatımızı değiştirebilen önemli bir duygudur. Tüm duyguların birleşimi gibidir. Aynı anda kalbinizde, zihninizde ve midenizde üzüntünün ve kafa karışıklığının ağırlığını hissedebilirsiniz. Başta hayalkırıklığı yaşadığınız olaya karşı tepkinizin normal olduğunu düşünürsünüz ve bu yüzden duyguların kendiliğinden geçmesini beklersiniz. Ama bu sandığımızdan daha zararlı bir tutumdur. Çünkü hayalkırıklığının yarattığı duygu öbekleri kaybolmaz. Aksine bu duygu sarsıntıları hayatımızda başka duygulara dönüşmek için bir başka yıkımı bekler.Bu yüzden hayalkırıklığımızın içini açmalı ve o duyguları oradan çürümeden almalıyız.


İsteklerimizi ulaşılabilir görmek/ parçalara ayırmak


Hayal kırıklıklarımızın büyük bir bölümü yüksek beklentilerimizden gelir. Mevcut durumumuzun, gelişimimizin istediğimiz şeyle uyuşmaması sonucunda hayal kırıklığı yaşarız. İsteklerimizi arzu ettiğimiz anda gerçekleştirememek, hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez. Sadece o anda kendimizin farkına varmalıyız. Ve yeni bir plana geçmeliyiz.


Hayalkırıklığını engellemek zor olsa da, minimuma indirmek çoğu zaman mümkündür. Hayalkırıklığı yaşamamıza neden olan davranışlarımıza göz attığımızda ilk olarak yüksek beklentilerle yakın ilişki içinde olan mükemmelliyetçiliğimizi görürüz. İçimdeki mükemmelliyetçi bana her zaman daha fazlasını başarabileceğimi söyler. Daha azını yaptığım zamanlar da beni azarlamaktan çekinmez. Ama benim hedeflerimle ilişkin yaptığım tek şey, onları parçalara bölmek ve her seferinde yeniden şekillendirmektir. İlkokula yeni başlayan bir çocuğun okumayı öğrenmeden makale yazmasını bekleyemezsiniz. Ama içimizdeki mükemmelliyetçi ses bizden bunu bekler. Tek seferde 10 hamburgeri ağzınıza tıkmaya çalışırsanız boğulursunuz. Ve hayalkırıklığı da tam olarak böyle bir histir. Tek seferde kendimize kaldırabileceğimizden fazla görevler vermekten vazgeçmeliyiz. Ve küçük adımlarımızı daha fazla önemsemeliyiz.



Kendini daha iyi tanımak


Tabii ki yeni bir plan oluşturmak için önce duygularımızı deşifre etmek zorundayız. Kendini daha iyi tanımak aynı zamanda yaptığın işi de daha iyi tanımlamayı kolaylaştırır. Etkili çalışmanın bizim için ne anlama geldiğini sorgulamalıyız. Çalışmak herkes için farklı koşullar ve anlamlar içerebilir. Ama biz yazarlar ve içerik üreticileri için çalışmak çok daha farklıdır. Geçen gün izlediğim bir youtube videosunda çok güzel bir cümle duydum. Youtuber aslında günün her anında aktif ve pasif çalışmaktan bahsediyordu. Bir film izlediğimde bile çalışıyorum çünkü zihnim o filmden aldığı bir ilhamla fikir üretmeye devam ediyor. Bu yüzden mükemmelliyetçi çalışma koşullarımda iyileştirme yapmaya karar verdim. Çünkü çalışma rutinim beni ve ihtiyaçlarımı karşılamıyordu.


Bu tanıma göre benim o youtube videosunu izlemem de çalışma sürecime dahildi. Çünkü video düşünmemi ve bu düşünceden yeni bir fikir çıkarmamı sağladı. Çalışmayı gözümde çok büyüttüğüm sıkıcı yıllar geçirdim ve şimdi geçtiğim aşamalardan mevcut durumuma baktığımda, çalışma süreçlerimde en dikkat etmem gereken şeyin, zihinsel ve bedensel olarak rahatlamak olduğunu görebiliyorum. Ben rahat hissettiğimde fikirler de aynı hızda zihnime akıyor. Gün içinde esnek çalışma saatleri belirlediğimde, bir dizi izlerken aniden gelen ilhamla kendimi yeni bir makalenin kollarında buluyorum. Bu sebeple diyorum ki kendinizle ilgili hayalkırıklıklarını aşmak için önce kendinizi tanımalı ve zihninizi, ruhunuzu rahat ettirmelisiniz. Bu da bizi bir sonraki maddeye götürüyor.


Zihinsel ve ruhsal sağlığımıza önem vermek

Son 3 yıldır ‘’kendin üzerinde çalışmak’’ cümlesine sadık kalmaya çalışıyorum. Bu tanımlama gerçekten hayatın pek çok katmanı üzerine düşünmemi sağlıyor. Çünkü burada herhangi bir hedefin veya hayalinin üzerinde çalışmaya başlamadan önce kendin için çalışmaktan bahsediyorum. Peki bir insan kendi üzerinde nasıl çalışır? Bedenimizi bir tuval olarak ele alırsak onu korumamızın ve bakmamızın öncelikli görevimiz olduğunu düşünürüz. Ama bedenimize önem verdiğimiz kadar zihinsel sağlığımızı da korumamız gerekiyor. Duygularımızı, olaylara verdiğimiz ilk tepkilerimizi gözlemlemezsek, mental sağlığımızın farkına varamayız Ve ardından hayalkırıklığıyla patlayan duygularımızın oluşturduğu yıkımlarla uğraşmak zorunda kalırız.


Hayatımızı etkileyen kararları verdiğimiz mekanizma ; zihinsel sağlığımız, motivasyonumuz ve tüm hareketlerimizin depolanıp şekillendiği yerdir. Bu yüzden zihin-ruh ve beden bütünlüğünü korumak için ruhsal bir bakım rutinimizin de olması gerekir. Ruhsal bakım rutini stres, ve diğer sert duygu durumlarını yaşamamızı engellemez ama düştüğümüz yerden daha yumuşak kalkmamızı sağlar.



Tek bir seçeneğe bağlı kalmamak


Hayatımızı tek bir seçeneğe göre şekillendirmek çoğu zaman kendimize güvenip risk aldığımızı göstermez. Bazen zamanınızı ve kaynaklarınızı tek bir işi büyütmek için kullanmak iyi bir yatırım modeliyken bazen farklı kaynaklardan projelere destek vermek ve seçenekleri arttırmak gereklidir. Medium’da yazmaya ilk başladığımda tüm zamanımı, bilgimi ve kaynaklarımı buraya aktarmam gerektiğini düşünmüştüm. Çünkü bağlantı kurabilmek, yeni okuyucular kazanmak ve yeni bir gelir akışı yaratabilmek için platformda daha çok görünür olmam gerekiyordu. Ama 6 ay sonra hala mediumu tek gelir kaynağım olarak görmek artık bir hayal kırıklığı olmaya başlamıştı çünkü emeğimin karşılığını alamamaya başladım. Bu yüzden bilgimi ve zamanımı farklı platformlara kaydırmaya devam ettim.


Tek bir seçenekte ısrar ettiğimde;

Başaramayacağımı düşünüp stres yaşadım çünkü elimde başka bir yolum olmadığına inandım Tek bir seçeneğe odaklandığımda diğer olasılıklara kendimi kapadığımı fark edemedim.


Başlangıçta büyük bir havuz kaynağından yararlanmak için tek bir seçenekte ısrar edebiliriz. Ama havuz kaynak bir sıçrama tahtası görevi görmelidir. Hayal kırıklığımızın en büyük nedenleri arasında kendimize yeni planlar geliştirmememiz yer alır. Ana yemeğimiz her zaman olmalı ama yemeğin tadını daha iyi keşfedebilmeniz içinyanına mezelerinizi de koymayı ihmal etmeyin.



Her gün %1lik gelişimi benimsemek


Hedeflerimin büyüklüğünden ve harekete geçememekten sık sık korktuğum için, içgüdüsel olarak yavaş ama istikrarlı hareket etmeyi tercih ediyorum. Küçük düzeltici eylemler, hedefe ulaşmak için daha sağlam bir plana katkıda bulunur. Plana bağlı kalırız çünkü her gün hedefimize yönelik bir şeyler yaparız, bu da adım adım ilerlememizi sağlar.


İlk başta görkemli fikirlerle dünyayı değiştirmek yerine çevremizdekilerin hayatlarına dokunmak gibi. Bu, yazarken yapmaktan zevk aldığım bir şey. Medium'da geniş bir kitlenin önüne çıkmadan önce Instagram'da, blogumda ve Twitter'da sayısız gönderi yayınladım.


Yaptığımız hiçbir işi gereksiz görmemenin önemini anlamamız gerekiyor. CNBC'nin raporuna göre, British Cycling'in eski performans direktörü Sir Dave Brailsford, marjinal kazanç teorisiyle sporda devrim yapmayı başardı. Brailsford, küçük artışlarla %1'lik bir iyileştirme yapıldığında faydaların birleşip büyüyeceğine inanıyordu.


Küçük değişiklikler ile sürekli olarak büyük değişimleri yaratmak önemli derecede faydalıdır. Bunu hayatına nasıl uyarlayabilirsin? Küçük değişikliklerden elde edilen faydalı sonuçlar daha fazla gelişimin nasıl elde edileceğine dair yeni çözümlerin bulunmasını da sağlar. Bu da tam anlamıyla hayatımızı yavaştan ama sürekli gelişimle ilerletmek demektir.



Kendimizi başkalarının hedefleriyle kıyaslamamak


Herkes kendi hayatının kahramanıdır. Bu cümleyi hayatıma yerleştirdiğimden beri artık daha az figüran gibi hissediyorum. Kendimizi başkalarının ‘’mükemmel’’ görünen hayatlarıyla kıyaslamak en doğal insan davranışıdır. Sonuçta hepimiz bu hayatı izleyen değil yaşayan olmak istiyoruz. Ama kıyas yapmak, şu andaki mevcut gidişata karşı memnuniyetsizlikleri ve hayal kırıklıklarını da beraberinde getirir. Birkaç yıl öncesine kadar yaşıtlarımın hayatlarına ve başardıklarına bakarak o kadar da yetenekli olmadığımı düşünüp kendime karşı mahcup olmuş hissederdim. Kafamda belli bir yaşa kadar başarılması gereken şeyler vardı. Baskın düşüncemin bana söylediğine göre ise ben bunları başarmak için elimden geleni yapmamıştım.


Kendimizi başkalarıyla kıyasladığımız her saniye hayal kırıklığımızı büyütür. Kendimize olan inancımız sarsıldığında, herkesin bizden daha ileride olduğunu sanarız. Bu düşünceler tamamen yanılsamadır. Herkes birbirinden farklı hayatlara ve ilerleme düzeylerine sahiptir. Kendimi sanki koşu parkurunda geride kalmış gibi hissettiğimde, her zaman şunu hatırlarım.


Parkuru ne kadar erken ya da geç tamamladığının bir önemi yok. Yürümeye ya da koşmaya devam ettiğin sürece kendi parkurunu tam da zamanında tamamlayacaksın. Bu yüzden acele etmeye gerek yok.

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page